14 Aralık 2021 Salı

TWEET TADINDA GALATASARAY

  


   “Sevgili kardeşim Duran Erdem ile çıktığımız bu yolda neredeyse bir yıllık bir blog olan Serbestsekiz hesabımızdan herkese merhaba. Uzun zaman çeşitli sağlık sorunları nedeniyle ara verdiğimiz yazılarımıza bu tweet tadında içinde neredeyse hiç istatistik olmayan gayet düz yazı şeklinde yazdığımız yazı ile devam ediyoruz. Tweet tadında olduğundan varsa yazım hataları İçin hoş görünüze sığınıyoruz.

  Keyifli okumalar diler, olumlu/olumsuz eleştiriler yapmanızı rica ederiz …” 


Şahsi fikrim 2010’lara kadar futbol oyuncular üzerinden oynanıyordu. Sonra bir kaç idealist hoca oyunun merkezini kendi üzerlerine çekti ve sahada olan hiç bir adımı tesadüfe oyuncu performansına bırakmamayı, tüm oyunu baştan sona kurgulayarak bu işin yıldızlı mevkisini süper starlardan kendi üzerlerine aldılar. Eskiden sadece işin savunma kısmını kurgulayıp hücum  etmeyi yetenekli oyunculara bırakan hocalar, milenyumun ilk 10’lu yıllarının ardından kendinden hücum planlı oyunculara, bizzat çizdikleri üzerine saatler günler haftalar aylar harcadıkları planları uygulamaya başladılar ve ne olduysa ondan sonra oldu. Futbol yeni bir devrim yaşayarak ultra modern bir döneme geçiş yaptı. Süper yetenekli oyuncular süper fikirleri olan hocalar ile beraber plan ve disiplin ile yeni bir moda yaratmakta kalmayarak sanayi devriminden sonra belki de ikinci büyük farkı açtılar doğu bloğu ile.


  Bence,Türkiye’nin Galatasaray’ın ve doğal olarak Fatih hoca’nın ve 2000’lerde başarılı olan bir çok hocanın yaşadığı sorun bu. Mesela Fatih hoca 96 senesinde döneminin en büyük yıldızlarından başlı başına bir doğal lider bir hucüm planı olan Hagi ve yetenekli Türk oyuncu grubu üzerinden oynadığı oyun ile ligde peşi sıra şampiyonluklar ve avrupada bir kupa aldı. Fatih hoca bu başarısını Galatasaray’da ki üçüncü döneminde,yine döneminin yetenekli yıldızlarından Drogba ve Sneijder ve yetenekli Türk oyuncu grubu ile tekrarladı. Hocanın dördüncü döneminde avrupada ki hüsran ve ligde gelen iki şampiyonluğa rağmen yakalanamayan istikrar hocanın yüksek bir yıldız bulamamasından ve hali hazırda sürdürebilir bir set planına sahip olmamasından.

  Hali hazırda topa sahip olma oranı fena olmamasına karşın topla ne yapacağını bilmediği için geçiş hücumlarına muhtaç kalma sebebi set oyununda ki sıkıntılar. Hocanın modern bir set oyunu planı yok. Elinde üç adet gayet tatmin edici santraforlara sahip olmasına rağmen bitiricilikte yaşanan kısırlık, hocanın kriz anlarda sorumluluk alacak işi çözecek bir Hagi bir Sneijder’i olmamasından. Bu isimlere muadil olarak mevcut kadroda çareyi Feghouli Babel gibi hala geçmişleriyle anılan oyuncularda araması bugün Galatasaray’ın en ciddi sorunlarından.

Kerem ile çözemediği maçlarda puan kaybı kötü oyun Hagi eksikliği Sneijder olmayışından. Çareyi takıma gençleştirme operasyonu kapsamında katılan Morutan gibi Barış gibi Mohammed gibi isimlerde değil, yıldızları sönmeye yüz tutmuş isimlerde araması bugün ki Galatasaray sorunudur bence.


Okuduğunuz için teşekkür ederim,saygılar…


Barış Arda Tavman

31 Mart 2021 Çarşamba

Kazanan Kadro Bozulur Mu?

 Kazanan Kadro Bozulur Mu?


Son zamanlarda hem kulüpler bazında hem de Milli takım düzeyinde bu sorunun cevabı aranmakta.

Elbette doğru oyunu oynayan istikrarlı bir kadro oluşturmak önemli. Ancak bu kadro her zaman A planı olarak kullanılmalı mı? Esas sorulması gereken soru bu. Zira her maçın ayrı bir atmosferi, ayrı bir dinamiği ve oyun içi akışı, planı vardır.

Peki, teknik direktörler neden bu soruya ısrarla aynı cevabı veriyorlar?

Meseleyi ilginçleştiren de sanırım bu oluyor. Çünkü kolaycılığa kaçabiliyorlar, rakibi küçümseyebiliyorlar ya da ciddiye almayabiliyorlar, rehavete kapılabiliyorlar ve ilk planın sağlamlığına aşırı güveniyorlar. Tüm bu cevapları dün oynanan Türkiye-Letonya maçında da gördük.

Maça dair yazıya dökülmesi gereken çok şey var.

Kazanan kadro bozulmaz deyip Hollanda'ya, Norveç'e nasıl çıktıysak Letonya'ya da öyle çıktık. Doğal olarak ilk 2 maçta defans yapan takım, ofans yapmak yerine yine ilk planına döndü. Pozisyonlar bulduk ancak bunları yine ilk plana bağlı kalarak yaptık. Letonya'yı maç boyunca üstümüze çekerek Hollanda maçında yapılan hataların benzerini ortaya koymuş olduk. Sanırım Hollanda maçında yenilen iki golden de ders çıkarılmamış. 

3 maçta 10 gol attık, 5 gol yedik. Dünyanın en önemli ve en çok izlenen ligi olan EPL'de 2 farklı takımda 2 stoperimiz mevcut; Çağlar Söyüncü, Ozan Kabak. Bu ikilinin hemen önünde yer alan ön liberomuz ise bir başka EPL takımında oynayan Okay Yokuşlu.

Hâl böyle olunca izleyen herkese "Hollanda, Norveç karşısında tam puan alan defansımız nasıl oldu da Letonya karşısında problemler yaşadı" dedirtti.

“Savunma Sadece Stoperlerin İşi Değildir”

Hücum yapmanın birçok yolu var. Kimi zaman kanatlardan kimi zaman merkez oyuncularıyla kimi zaman atılan uzun bir topla... Konunun odağını dağıtmamak adına hücum çeşitlerini saymak yersiz olur. Savunma konusunda tüm iş savunma oyuncularına bırakılırsa bir süre sonra hatalar baş gösterecektir. Beraber savunma yapıp beraber hücum etmediğiniz sürece takım olamazsınız. 

Milli takımımız takım olma yolunda ilerliyor ancak daha ilerlemesi gereken çok yol var. Hollanda ve Norveç karşısında alınan galibiyet bir tür illüzyon (yanılsama) oluşturmasın.

Çünkü attığımız goller biraz yanıltıcı olabilir.. Atılan 10 golü bir inceleyelim;

Sırasıyla Hollanda-Norveç-Letonya maçlarında;

İsabetli şut sayımız: 5-1-8

İsabetsiz şut sayımız: 2-8-6

Engellenen şut girişimi: 1-4-3

Bu sayılar bize neyi anlatıyor, neyi anlatmıyor?

Öncelikle neyi anlatmıyor bir açıklayalım; Penaltı eğer golle sonuçlanıyorsa isabetli şut hanesine yazılıyor. Auta giderse isabetsiz sayılır. Penaltı, Korner ve Frikikleri bu istatistiklerin dışında tutmak bize doğru sonucu verecektir. Topun ölü top hâline geldiği bu üç alanda toplam 5 gol bulduk.

10 gol atan Milli takımın 5 golü bu ölü toplardan geldi. Dolayısıyla her ne kadar hücum hattında önemli isimlerimiz olsa da hücum organizasyonu yaratmada, üretkenlik ve bitiricilik noktasında problemler yaşadık.

3 maçta toplam 14 kez kaleyi bulabilmişiz. 16 kez kaleye isabet ettirememişiz. 8 kez de şutlarımız rakip savunmacılar tarafından engellenmiş. Ölü toplarla atılan 5 golü isabetli şutlardan çıkarınca 3 maçta toplam 9 kez kaleyi isabet ettirmişiz. Kalan 5 golü de bu 9 girişimin içinde bulduk.

Oran orantı yaptığımızda çok az girişimde bulunup yüksek bir bitiricilik elde ettiğimiz ortaya çıkıyor.

Peki, Hakan Çalhanoğlu ve Yusuf Yazıcı aynı anda sahadayken nasıl üretkenliğimiz bu kadar az olabiliyor?

Tersten bakacak olursak; Bitiricilik yüzdemiz bu kadar iyi iken, Çağlar ve Ozan gibi iki iyi stoperimiz varken neden bu kadar az pozisyon üretip bu kadar çok gol yedik?

Sebebi basit, orta saha!



Rakibin favori olduğu Hollanda ve Norveç ile oynarken topla oynama yüzdemiz; % 34 ve % 43 olarak tespit edildi. Kağıt üstünde favori olduğumuz Letonya maçında ise bu rakam % 64.

Şenol Güneş'in 2. bölgede rakibi karşılama oyunu ancak topla oynamayı seven rakiplerde işliyor çünkü ana plan, saha parselizasyonu doğru yapılıp teknik kapasiteleri çok yüksek rakiplere ihtiyacı olan Alan/Zamanı vermemek ve basit tabirle kazanılan toplarla hızlı hücum edip rakibin savunmaya yerleşmesine izin vermeden sonuç almak.

Aslında tam bir turnuva planı. Eldeki malzemeler de buna uygun. Hele ki Burak Yılmaz gibi geniş alanı seven bir santrfora sahip olunca...

Kendi takımında da bu sebeple parlayan Ozan Tufan gibi top kapma yüzdesi yüksek iki kutu arasında metcezir yapmayı seven bir 6,5 numara da hocayı bu plana iten bir başka faktör olarak öne çıkıyor.

Ancak iş topla oynamaya, pas yapmaya, sete oyunu oynamaya gelince Ozan bu konuda kayıp, dün de maç içerisinde kayboldu. Kaldı ki bu durum kendi takımında da baş gösteriyor.

Kenan Karaman’ın bek oyuncusuna yardım etmesi ve sağ kanadı 100 metrede oynaması, Okay Yokuşlu’nun derine doğru zamanda inmesi, bloklar arası mesafeyi hiç bozmaması ve ders olarak gösterilebilecek 6 numara performansı sergilemesi. Savunma liderliği konusunda Çağlar Söyüncü'nün kusursuza yakın oynaması, hamle zamanlaması ve oyun kurma becerisi.

Bence bu 3 maçlık Milli takım performansında öne çıkarılması gereken isimler.

Ertelenen Avrupa Futbol Şampiyonası'na umutla bakabiliriz. Bu konuda çok kötü durumda değiliz. Hatta belki de biraz beklentilerin yükselmesinden dolayı iyinin daha iyisini arıyor, soruyor, istiyoruz.

UEFA Uluslar Ligi C grubuna düşmemize neden olan performansımızı yeniden incelemeli ve bu 3 maçlık performansımız iyi analiz edilmeli. Verilen pozisyonlar ve yediğimiz gollerin üzerine gidilmeli.

Set oyunu eksikliğimizi gidermeli ve rakibi karşılama yerine oyunu oynayan bir takıma evrilmeliyiz.

Bunu yapacak kalitemiz mevcut.

25 Mart 2021 Perşembe

Yürüyelim Arkadaşlar!

Türkiye - Hollanda Maçı Değerlendirmesi



A Milli takımımız 2022 FIFA Dünya Kupası Avrupa Elemeleri G Grubundaki ilk maçında evinde "Turnuva Takımı" Hollanda ile karşı karşıya geldi.

Nefeslerimizi tutarak izlediğimiz bu karşılaşmayı A Milli takımımız, Burak Yılmaz'ın hattricki ve Hakan Çalhanoğlu'nun şık golüyle kazandı ve "Portakalları" 4-2 mağlup etti.

Bu güzel maç diğer maçlara göre erken saatte oynandığı için birçok izleyiciye ulaştı. Birçok Avrupa ülkesinde ve hatta Latin Amerika'da büyük yankı uyandırdı. 

Çok klişe olacak belki ama sanırım dün akşam ki mutluluğumuzu en doğru anlatacak cümle;

"Soğuk havada içimizi ısıtan bir galibiyet elde ettik" 

Mütevazi olmak kabulüm ancak bu Milli takımı övmemiz gerektiğini düşünüyorum. Zira bu takım ve bu gençler bunu fazlasıyla hakediyor. Sanırım övmemek bu jenerasyonun potansiyeline haksızlık olur. Temkinli olmak ve çalışmayı elden bırakmamak da bir o kadar mühim. Çünkü bu galibiyeti taçlandıracak olan ardından gelecek olan galibiyetlerdir.

UEFA da Türkiye ve Hollanda kadar bu maçı önemsemiş olmalı ki EPL’nin en iyi hakemlerden olan Michael Oliver'ı bu maça verdi.

Maça 4-1-4-1 düzeninde başladık ancak oyun içerisinde 4-2-3-1 ve 4-2-2-2 gibi formasyonlara geçmemiz de söz konusuydu. Ön alan baskısı yerine 2. bölge de konuşlanıp topu rakibe bırakıp hızlı hücumlarla sonuca gitmeye çalıştık ki bu isteğimiz de sonuca ulaştı. 15. dakikada Kenan Karaman'ın topla mesafe katedip hızlı kontratağı başlatması ilk gol için oldukça önemliydi. Devamında Hakan Çalhanoğlu'nun rakibin üstüne doğru gidip topu Burak Yılmaz ile buluşturması bu golü adeta "bizim usul" tamamlamamıza davetiye çıkardı. 

Golden sonra Hollanda ataklarını sıklaştırsa da sonuca ulaştıramadı. Yine Kenan Karaman'ın başlattığı atakta Okay Yokuşlu ceza sahası içinde yerde kaldı ve Burak Yılmaz penaltıyı gole çevirerek skoru 2-0'a getirdi. Bu golden sonra da kapanmayı tercih eden Millilerimiz bu skorla devreye farklı bir özgüvenle girdi.



Bence maçın gizli kahramanı ve ilk yarıdaki en iyi oyuncumuz, Okay Yokuşlu’ydu.

İspanya'daki Okay ile İngiltere'deki Okay arasında nasıl bir fark olduğu bu maçta ortaya çıktı. İngiltere'de hem fizik hem oyun anlamında kendini oldukça geliştirme fırsatı yakalamış gözüküyor. İngilizler de Okay'dan oldukça memnun. Bu maçta stoperlerin arasına girdiği anlar doğruydu, takımı çok iyi organize etti. Bloklar arası mesafeyi çok doğru ayarladı. Gerektiğinde liderlik gösterip maçta uyuyan herkesi uyandırdı. Topla çıkışlarda özellikle sol tarafta Çağlar-Umut-Hakan ile bazı aksaklıklar yaşadık. Yine de skoru bulmamıza engel olacak yahut oyun olarak bizi geriye atacak türden aksaklıklar değildi.

Hollanda, özellikle biz skoru bulduktan sonra baskı kurdu diyebiliriz. Ancak oyun hızları yavaş. Biz topun arkasına geçip hızla doğru pozisyon aldığımızda yeterli baskıyı bulsalar da üretemediler.

Ne kadar kreatif oyuncuya sahip olursanız olun ihtiyacınız olan "Alan ve Zamanı" bulamayınca sıradanlaşıyorsunuz.

İkinci yarının hemen başında Hakan Çalhanoğlu ile skoru çok şık bir şekilde 3-0 yapınca maçı da kafamızda bitirdik esasında. Belki de bu maç için hepimiz maçı kazanmayı bekliyorduk. Ancak kabul edelim ki 3-0 gibi dominant ve net bir skora ulaşmamız maçın başında çok ütopik gelebilirdi.

Golden sonra da yine takım halinde topun arkasında kaldık ve alanları kapattık.

Yapılan ilk değişiklikler sonrası Milli takım hücumdan eksilirken defansif gücünü artırarak ana plana bağlı kaldı ama bunun sonuçları da ağır olabilirdi. Ucuz kurtulduk.

Değişikliklerle birlikte Hakan, Burak'ın yanına konumlandırıldı. Caner de sol öne geçiş yaptı. Diziliş olarak 4-4-1-1’e döndük. Caner pozisyonunu kaybedip fazla derine inince sahada bir süre çift sol bek gibi göründük. Hamlelerimizle oyunu biraz daha geride kabullendik.

Hollanda teknik direktörü Frank de Boer, Marten de Roon yerine Luuk de Jong'u oyuna alarak eksik olan bitiricilik gücünü pivot bir santrforla artırıp hem iç oyuncularına pozisyon üretimini hem de kenar oyuncularının hücum aksiyonlarını tamamlamayı hedefledi. Ardından yapılan değişiklikler de bu durumu destekler nitelikteydi.

Nitekim emellerine de bu değişikliklerle kısa sürede ulaştılar. Depay'ın ters kanattan gönderdiği topu Davy Klaassen dönerek önüne alınca kaleci Uğurcan Çakır ile karşı karşıya kaldı ve skoru 3-1'e getirdi.

Bu golden hemen sonra benzer bir pozisyonda Depay'ın ters kanattan gönderdiği topu oyuna sonradan giren bir başka oyuncu Luuk de Jong ağlarımıza gönderdi ve skoru 3-2'e getirdi.

Teknik direktörümüz Şenol Güneş ise bu skordan hemen sonra oyuna müdahale edip Kaan Ayhan ve Enes Ünal’ı sahaya sürdü. 

Oyuna yeni giren Enes’in düşürülmesi ile kazanılan serbest vuruşu Burak Yılmaz, ustalığını konuşturup kendisinin 3. Milli takımımızın 4. golümüzü atarak üst üste yenen goller sonrası adeta tüm Türkiye'nin yüreğine su serpti.

Son dakikalarda hücum yönünden iyice zayıflayan Milli takıma karşı daha baskılı oynayan Hollanda, elde edilen pozisyonlarda Uğurcan'ı geçemedi. 90+4'te Hollanda tartışmalı bir penaltı kazandı ancak Uğurcan Çakır bir kez daha kalesinde devleşerek sürprize izin vermedi.

Bu skorla Millilerimiz, 4-2 kazanarak Hollanda'yı başı eğik gönderdi ve 3 puanı alan taraf oldu.

Bu galibiyet gruptaki en büyük rakibimiz ve doğal favori olan Hollanda karşısında bize üstünlük sağlayacaktır. Tıpkı 2020 Avrupa Futbol Şampiyonası'nda Fransa’ya karşı elde ettiğimiz üstünlük gibi...



Norveç maçı Hollanda maçında kazanılan galibiyetten önce de zordu ancak şimdi daha zorlaştı.

Çünkü Norveç kadrosu önümüzdeki yıllarda dünyanın en iyileri arasında gösterilecek yıldızlara sahip ve bu maçı analiz edip Hollanda’dan daha kompakt oynayacakları kesin.

Sahip olduğumuz jenerasyonun hücum yönünden zengin olduğunu düşünüyorum ve bu sebeple Şenol Güneş'in oynattığı oyunu beğenmiyorum. Ancak Şenol Güneş, bu hücum kadrosundan savunma performansı almayı hedefliyor ve başarıyor.

Milli takımımız sahip olduğu potansiyel ile bana, bizlere Şampiyonluk hayal ettiriyor.

"Güneş ufuktan şimdi doğar, Yürüyelim arkadaşlar!"

9 Mart 2021 Salı

2021 Afrika U-20 Uluslar Kupası Dikkat Çekenler

Afrika U-20 Uluslar Kupası Dikkat Çekenler



2021 Afrika U-20 Uluslar Kupası sona erdi. Turnuvanın kazananı Gana oldu. Daha önce Afrika U20 ve U23 turnuvasında M. Salah, S. Mane ve R. Mahrez gibi yıldız oyuncular sahne almış ve kendilerini burada ispatlama fırsatı bulmuşlardı. Bu tip organizasyonlarda bazı oyuncular bireysel performanslarıyla öne çıkar bazı oyuncular da takımın kazanması için tabiri caizse işçi rolünde olur. Pandemi gölgesinde düzenlenen bu organizasyonda hangi oyuncular öne çıkmış kısa kısa değineceğim ama öncelikle yinelemek istediğim bir konu var;

Birçok oyuncunun ilk defa böyle büyük bir organizasyonda yer aldığını ve pandemi koşullarıyla da mücadele ettiğini düşünürsek oyuncu analiz etme konusunda sağlıklı sonuçlara ulaşmamız pek mümkün değil ve elbette yazıda yer almayan oyuncuların da kariyer gelişimi olacaktır.



ŞAMPİYON GANA!

Şampiyon Gana'nın öne çıkan oyuncularından biri hiç şüphesiz "Issahaku Abdul Fatawu" oldu. Kendisi turnuvanın en iyi oyuncusu seçildi. İzlemeyenler için özellikle Tanzanya'ya attığı golü  izlemelerini tavsiye ederim. Gelişimini dikkatle takip edeceğiz.



Gana'nın diğer öne çıkan oyuncuları;

  • Ibrahim Danlad (Turnuvanın kalecisi seçildi. Toplam 6 maçın 4'ünde kalesini gole kapattı. Daha önce U17 turnuvasında da yer alan isimlerden)
  • Philomo Baffour (Fiziğiyle dikkat çeken defans oyuncusu, tüm maçlarda ilk 11 başladı. 1 gol attı)
  • Emmanuel Essiam (4 maçta ilk 11 başladı, tekniğiyle dikkat çekenlerden)
  • Mathew Anim Cudjoe (5 maçta sonradan oyuna girdi. Skor bulamadı. Temposu ve dinamizmiyle dikkat çekenlerden)
  • Percious Boah (Gana'yı finale taşıyan oyunculardan, tüm maçlarda ilk 11 başladı, 3 gol buldu ve 1 kez Maçın Adamı seçildi)
  • Daniel Afriyie Barnieh (Boah gibi etkili isimlerden biri, 3 maç ilk 11 başladı, 2 gol 1 asistlik performans gösterdi ve 1 kez Maçın Adamı seçildi)
  • Mohammed Sulemana (5 maçta ilk 11 başladı, 2 asistlik performans gösterdi)
  • Frank Boateng (Kamerun karşısında uzatmalarda bulduğu golle Gana'yı penaltılara taşıyan isim oldu, Maçın Adamı seçildi)
  • Issahaku Abdul Fatawu (Tüm maçlarda ilk başladı, 2 gol 1 asistlik performans gösterdi, 1 kez Maçın Adamı seçildi ve Turnuvanın Oyuncusu seçilen isim oldu)

Turnuvanın bir başka fark yaratan oyuncularından olan Derrick Kakooza ise 5 gol 1 asistlik performansı ile "Turnuvanın Gol Kralı" seçildi. Ugandalı oyuncu, gideceği takıma renk katacak isimlerden.

 


Gönüllerin Şampiyonu UGANDA!

Gerek gösterdikleri performansla gerekse dikkat geçen fizikleriyle Ugandalı oyuncuları profesyonel kulüplerde görmemiz çok uzak bir ihtimal değil. Kim bilir belki bu isimlerden ülkemize gelenler de olur;

  • Aziz Abdu Kayondo (Sol bek oyuncusu, tüm maçlarda görev aldı, 1 kez Maçın Adamı seçildi)
  • Steven Sserwadda (Etkili orta saha oyuncusu, 4 maç ilk 11 başladı, 2 gol buldu)
  • Ivan Bogere (Tekniğiyle dikkat çeken isimlerden, 1 asistle katkı sağladı)
  • Isma Mugulusi (Etkili orta saha oyuncusu, tüm maçlarda ilk 11 başladı, 1 kez Maçın Adamı seçildi)
  • Richard Basangwa (Tüm maçlarda ilk 11 başladı, 1 gol 1 asist ile takımına katkı sağladı)
  • Derrick Kakooza (5 gol 1 asistlik performansıyla 1 kez Maçın Adamı ve "Turnuvanın Gol Kralı" seçildi)


Turnuvanın üçüncüsü, renkli takım; GAMBİYA

Turnuvaya renk katanlardan biri hiç şüphesiz Gambiya U20 takımı. Taktik disiplinleri ve fizik kapasiteleri eksik olsa da yetenekli oyuncularının profesyonel olmasıyla A takım seviyesinde fark yaratabilirler. Dikkat çeken isimleri ise;

  • Lamin Saidi (Tüm maçlarda ilk 11 başlayan kaleci, gösterdiği performansla Gambiya'da fark yaratan isimlerden oldu)
  • Momodou Bojang (5 kez ilk 11 başladı, 2 gollük katkı sağladı)
  • Kajally Drammeh (Tüm maçlarda ilk 11 başladı. 1 gol, 2 asistlik katkı sundu. 1 kez Maçın Adamı seçildi)
  • Alieu Barry (Genel olarak sonradan oyuna girdi, 1 golle katkı sağladı)
  • Lamarana Jallow (Tüm maçlarda ilk 11 başladı. 1 gol, 1 asistlik katkı sundu. 2 kez Maçın Adamı seçildi)
  • Ebou Camara (Sağ bek oyuncusu, 3 maçta ilk 11 başladı, 1 asistlik katkı sağladı) 
  • Edrissa Ceesay (Etkili defans oyuncusu, tüm maçlarda ilk 11 başladı)
  • Tijan Muhammed Marr (6 maçın 5'inde ilk 11 başladı, 1 kez Maçın Adamı seçildi)


Akdeniz Kartalı: TUNUS

Üçüncülük maçını Gambiya'ya kaybeden takım ise Tunus oldu. Tunus U20 takımında dikkat çeken 4 isim dışında ekstra performans gösteren oyuncu olmadı. Bu oyuncular;

  • Hamdi Labidi (Club Africain takımında oynayan oyuncu, genel olarak sonradan oyuna girdi, skora katkıda bulunamadı)
  • Abdallah Amri (Orta saha oyuncusu, 5 maçta ilk 11 başladı, skora katkıda bulunamadı) 
  • Chiheb Labidi (Tüm maçlarda ilk 11 başladı, 1 gol asist ile katkı sundu. 2 kez Maçın Adamı seçildi)
  • Hassan Ayari (Sheffield United alt yaş takımında oynayan oyuncu, turnuva boyunca çok sorumluluk alsa da Tunus için yeterli olmadı, 5 maç ilk 11 başladı, 1 gol 1 asistle katkı sağladı)


Turnuvanın Hayal Kırıklığı: KAMERUN

Her ne kadar yetenekli ve özel oyunculara sahip olsalar da takım olma olgusundan uzaklar.

Dikkat çeken oyuncuları;

  • Junior Hecube Ntone Wilson (Kaleci, 3 maçta ilk 11 başladı)
  • Meyepya Fongain (Etkili defans oyuncusu, 3 maçta ilk başladı)
  • Enzo Gianni Tchato Mbiayi (Sağ bek oyuncusu, 2 maçta ilk 11 başladı, Bill Tchato'nun oğlu, Montpellier'in alt yaş takımında oynuyor)
  • Saidou Alioum Moubarak (Etkili kanat oyuncusu, 3 maçta ilk 11 başladı, 1 asist yaptı. Alioum Saidou ile bir bağı var mı bilinmiyor)
  • Kevin-Prince Milla (Çok az süre almasına rağmen 2 gol attı. Roger Milla ile bir bağı var mı bilinmiyor ama attığı 2 golü Milla'nın dansıyla kutladı) 
  • Etienne Eto'o Pineda (Samuel Eto'o'nun oğlu, Real Oviedo'nun alt yaş takımında oynuyor. Çok az süre almasına rağmen 2 gol 1 asistle katkı sağladı. 1 kez Maçın Adamı seçildi)
  • Jang Junior Sunday (Jang Sunday'in oğlu, Eding Sports FC isimli kulüpte oynuyor. 3 maçta ilk 11 başladı, 2 gol ile katkı sağladı)


Atlas'ın Aslanları: FAS

Yeteneklerinin farkında olan gençlerden kurulu bu takım, turnuvada fazla ilerleyemese de dikkatleri üstüne çekmeyi başardı. Birkaç etkili oyuncuları geleceğin yıldızı olma yolunda;

  • El Mehdi Moubarik (Orta saha oyuncusu, 4 maça ilk 11 de başladı, 2 golle takımına katkı sağladı, 1 kez Maçın Adamı seçildi)
  • Haitam Abaida (Kanat oyuncusu, 4 maça ilk 11 başladı. Skora katkıda bulunamadı. Malaga takımında oynuyor)
  • Ayoub Mouloua (Hücum oyuncusu, 3 maça ilk 11 başladı, 1 gol attı. 1 kez Maçın Adamı seçildi)
  • Mountassir Lahtimi (Oyuna hep sonradan girdi skora katkı sağlayamadı ama isteğiyle ön plana çıktı)
  • Adil Tahif (Defans oyuncusu, 4 maça ilk 11 de başladı, Leganes'in alt yaş takımında oynuyor)
  • Tawfik Bentayeb (Kanat oyuncusu, 3 maça ilk 11 başladı. 1 asistlik katkıda bulundu)
  • Mohammed Amine Essahel (Orta saha oyuncusu, 4 maça ilk 11 başladı. 1 gol attı. 1 kez Maçın Adamı seçildi)


İç Savaş ve Mutsuzluk Gölgesinde: ORTA AFRİKA CUMHURİYETİ

Turnuvaya çeyrek finalde veda ettiler ama birkaç oyuncusu görece alt liglerde oynamaya adayım dedi;

  • Flory Jean Michael Yangao (Sağ bek oyuncusu, 4 maçta ilk 11 oynadı, 1 gol 2 asistlik katkı sağladı)
  • Alfred Toussaint Gombe-Fei (Hücum oyuncusu, 4 maçta ilk 11 oynadı, 1 gol attı)
  • Henock Kpeko Damona (Hücum oyuncusu, 2 maçta ilk 11 oynadı. Skora katkıda bulunamadı)
  • Raphael Marc Yapende (Sol bek oyuncusu, 4 maçta ilk 11 oynadı. 1 gol attı)


Onurlu İnsanların Yaşadığı Anayurt: BURKİNA FASO

Tıpkı Orta Afrika Cumhuriyeti gibi bu turnuvaya renk katmış, çeyrek finalde penaltılarla kaybetmiş bir takım. Çok az gol atmalarına rağmen gelişime açık, alt liglerde formaya giymeye hazır birkaç oyuncusu mevcut;

  • Jean Fiacre Botue Kouame (Hücum oyuncusu, çok az süre almış, 1 golle katkı sağlamıştır)
  • Joffrey Negawabloua Bazie (Kanat oyuncusu, 4 maça ilk 11 çıkmış, 1 gol atmış, 2 kez maçın adamı seçilmiştir)
  • Karamoko Bamba (Sol bek oyuncusu, 3 maça ilk 11 başlamış 1 asist yapmıştır)
  • Pingdwinde Daouda Beleme (Hücum oyuncusu, 3 maça ilk 11 başlamış, 1 gol atmıştır. Ayrıca St. Pauli alt yaş takımında oynamaktadır)


Geri kalan takımlar ve futbolcular grup aşamasında turnuvaya veda etmiştir;

MORİTANYA

  • Oumar M'Bareck (Kanat oyuncusu, 3 maça ilk 11 başlamış, 1 gol atmış, 1 kez Maçın Adamı seçilmiştir)
  • Silly Sankhare (Kanat oyuncusu, 3 maça ilk 11 başlamış, 2 gol atmıştır. Ayrıca Chamois Niortais FC'nin alt yaş takımında oynamaktadır)
  • Demba Yatera (Defans oyuncusu, 2 maça ilk 11 başlamış, 1 kez Maçın Adamı seçilmiştir)

MOZAMBİK

  • Dercio Meque Augusto (Kanat oyuncusu, çok az süre almış skora katkı sağlayamamıştır)
  • Gianluca Antonio Remo Lorenzoni (Çok az süre almıştır, Mozambik'in turnuvadaki tek golünü atan isim oldu)

TANZANYA

  • Alfred Laurent (Defans oyuncusu, 3 maça ilk 11 başlamıştır)
  • Novatus Dismas (Orta saha oyuncusu, 3 maça ilk 11 başlamış ve Tanzanya'nın turnuvadaki tek golünü atmıştır)

NAMİBYA

  • Prins Menelik Tjiueza (Orta saha oyuncusu, 3 maça ilk 11 başlamış, 1 kez Maçın Adamı seçilmiştir)
  • Penouua Amazing Kandjii (Sol bek oyuncusu, 3 maça ilk 11 başlamış, Namibya'nın turnuvadaki tek golünü atmıştır)
  • Steven Junior Damaseb (Orta saha oyuncusu, 2 maça ilk 11 başlamış, 1 kez Maçın Adamı seçilmiştir)

Bazı oyuncular görece çok düşük seviyede olsa da bu turnuvadan birkaç oyuncunun doğru bir kariyer planlamasıyla yıldızlaşacağını düşünüyorum. Kim bilir belki de bu futbolculardan bazıları ülkemizde de top koşturabilir. Takip etmesi ve yazması kendi açımdan son derece keyifli geçti.

Serbestsekiz ile kalın.

23 Şubat 2021 Salı

Sessiz Bir İsyan



Birkaç gün önce Metehan Altunbaş ile yapılan bir röportajı incelerken bir süredir aklımda olan bu konuyu gündeme getirmek, yazıya dökmek istedim.
Metehan Altunbaş, Eskişehirspor'dan Avusturya'nın LASK Linz takımına henüz 18 yaşında transfer olmuş değerli bir oyuncu. Tıpkı diğer yetenekli genç oyuncular gibi... Umarım Metehan da örnekleri gibi hayallerine kavuşur.

Hiç şüphesiz son dönemde 1. Ligden ve kulüplerimizin altyapısından Avrupa'ya transfer olan pek çok başarılı futbolcumuz var; 
  • Zeki Çelik
  • Çağlar Söyüncü
  • Merih Demiral
  • Mustafa Kapı
  • Umut Meraş
  • Mert Çetin
  • Cenk Özkaçar
Bu isimlere Metehan Altunbaş'ı, Eintracht Frankfurt'a transfer olan Ali Akman'ı ve belki de yakın zamanda Ömer Faruk Beyaz'ı eklemek mümkün.
Sistemsizliğe ve kısıtlı imkanlara rağmen sıkı çalışma ve yeteneğiyle bu seviyeye gelmiş oyunculardan söz ediyoruz.

Eminim birçok kişi Merih Demiral'ın hikayesini biliyordur; Altyapıda düşük ücrete oynamayı reddedip risk alarak azmettiği için bugün İtalya'nın en başarılı takımlarından birinde oynuyor.
Merih'in bu riski almasının altındaki neden, Türk futbolundaki sistemsizliğe ve altyapıya gereken önemin verilmemesine sessiz bir tepki, bir isyan olarak görülebilir.
Nice Merih'ler bu isyanı duyurma gayretinde oldu belki de...

Türk futbolunun geleceği bu isyanda mı bilinmez ama Türk futbolcuların geleceği bu isyanda gizli

Yıllardır futboldan anlamayan yöneticilere bir "Dur!" diyemeyenler elbette bu isyana bir süre sonra tepki gösterecektir. Futboldan anlayanların elini kolunu ise yıllaraca kurallarla, kısıtlamalarla, imkansızlıklarla bağladılar.

Altyapıdaki gençlere asgari ücret verilirken, A takımda oynayan oyuncular haklarını istediklerinde tehdit edilirken, "Bizim çocuk" diyip maaşları geç ve eksik verilirken, zemin, yayıncı kuruluş, yabancı sınırı tartışmaları yapılırken, birileri sürekli olarak komisyonunu, rantını düşünürken, menajerler vasıtasıyla hiç oynamayacak oyuncular transfer edilirken, hep günü kurtarma derdinde olurken, Türk futbolunu her gün kısır tartışmalar içerisine sokarken ve daha nice nice problemler dağ gibi birikmişken problemleri görmeyen, duymayan ve konuşmayanlar şimdi "Sessiz bir İsyan" edenlere elbette tepki gösterecektir.

Etik olmadığını düşünenler de olabilir. Bu yazının bir futbol yazısı olmasını isterdim ama Türk futbolunda futbola bu kadar yabancı isimler olunca bu yazı da amacını aşıp alanının dışına çıkmak zorunda kaldı.

Hem kaliteli futbol oynama açısından hem de ekonomik açıdan Avrupa futboluyla aramızdaki makas daha da açılmış durumda.
Bu problemin olumsuz tarafı olduğu kadar olumlu bir tarafı da var. Kısaca bu olumlu tarafı şöyle özetleyecek olursak;
Türk futbolcular artık A takımla ya da Süper Lig ile yetinmeyip doğrudan Avrupa'ya transfer oluyor.
Avrupa ile aramızdaki etkileşim eskiye oranla daha olumlu ve pozitif yönde.
17-18 yaşındaki gençlerimizin daha kolay transfer olmasını bu yönüyle de okuyabiliriz.
Elbette bunda Avrupa'da başarılı olan gençlerimizin payı çok büyük.
Avrupa'da gençlerimiz başarılı oldukça ülkemize ve Türk futboluna olan önyargılar bir bir kırılıyor.
Aradaki kur farkından ve fayda-maliyet açısından özellikle 1. Lig oyuncularına ve altyapı oyuncularına bir rağbet söz konusu.
Henüz çok erken ama 1. Lig düzeyinde Norveç, İsveç, Danimarka, Belçika gibi liglerin benzeri olma yolundayız.
Bu ligler genellikle yarışmacı değil, yetiştirici rolde olurlar ve yarışmacı takımların oyuncuları genellikle bu tip liglerden çıkar.


İyi eğitilmiş eğitmenler iyi yetiştirilmiş nesiller kazandırır

Yetenek konusunda şahsen hiçbir şüphem yok ama var olan yeteneği geliştirme, dönüştürme konusunda çok büyük eksiğimiz var. Bugün ülkenin ücra köşelerine dahi gittiğinizde yetenekli gençleri görmek, keşfetmek mümkün. 
Yetenekli genç futbolcuyu doğru bir eğitimle ve kariyer planlamasıyla "Dünya Yıldızı" statüsüne taşımamız ve bu kolektif çalışmayı her bir yetenekli futbolcu için yapmamız gerekir.
Ne yazık ki antrenörlerimiz bu konuda yeterli bilgi ve donanıma sahip değil. Eksik yönlerinizi bilerek çalışmak günlük hayatta da başarıya ulaştırır. Elbette burada topu bireye atmak işin kolaycılığı olur.
 
TFF'nin yeterli eğitim vermediği ve verilen eğitimin uygulanabilmesi, pratikle pekiştirilmesi konusunda Avrupa'ya oranla eksik ve yetersiz kaldığını söylemek, bu problemin merkezini işaret etmemizi sağlar.
Buna bir örnek vermek gerekirse son dönemde Alman teknik direktörlerin öne çıkmasını, aldıkları eğitim süresiyle de açıklamak mümkün.
UEFA Pro-Lisans için 240 saat eğitimi yeterli görürken Almanya'da bu eğitimin süresi 800 saat.
Bu sayede detaylar üzerine daha fazla kafa yorma ve daha fazla pratik yapma imkanları doğuyor.     

Maalesef, gençlere iyi bir eğitim verilemediği gibi iyi bir eğitim almalarının ve A takımda yer bulmalarının da önüne geçiliyor.

CIES Football Observatory'nin yayınladığı Ekim 2020 raporuna göre UEFA üyesi ülkelerin profesyonel takımları incelenerek yaş ortalamaları listelenmiş.
Ortaya çıkan tabloyu özetlemek gerekirse; yerli-yabancı ayırmaksızın genç oyuncu oynatma konusunda ülkemiz için durum içler acısı.
Bu listenin ilk sırasında yer alan takım, CSKA Moskova.
Son sırasında yer alan takım ise Gençlerbirliği.
Maalesef ki diğer Türk kulüpleri de Gençlerbirliği ile yarışır durumda.
Tablonun son kısmını ve yalnızca bizi ilgilendiren kısmını almak zorunda kaldım.
*Bu rapora takımların U-23 kadrosunda yer alan futbolcular dahil değil.


Hâl böyleyken genç oyuncularımızın bu duruma sanırım bir çeşit isyan ettiklerini söylemek çok da yanlış olmaz.
Radikal ve gerçekçi hamleler yapılana dek bu sessiz isyanı destekliyorum.
Dilerim ki bu sistemsizlik artık bir an önce son bulur.
Yalnızca futbolda değil, üretim ve üretme içeren tüm alanlarda tüketimin verdiği kısa süreli haz yerine üretimin verdiği heyecanı yaşamak ümidiyle...

"Bütün Ümidim Gençliktedir!" 


17 Şubat 2021 Çarşamba

Futbolda Mevkiler ve Evrilen Futbolcular



Futbol; en basit tabiriyle bir top, iki kale, iki takımla oynanan, kendine has kuralları, sınırları olan, topun tamamını rakip kale çizgisinden geçirme oyunudur.

Geçmişten günümüze futbol her 10 yılda bir evrim geçirmiş ve şu an ki modern formuna ulaşmıştır ama günümüzde hâlâ 50'lilerin, 60'ların futbolunu oynayan takımlar ve ülkeler de yok değil.

Bu durum kimi zaman tek maç kimi zaman ise uzun periyotlar hâlinde karşımıza çıkıyor. 

Bu durumu bilgi çağında bilgiden yoksun olma, bilgiyi tümüyle reddetme, çağa ayak uyduramama ve olaylara geleneksel yaklaşma olarak da bölümlendirebiliriz.

Bugünkü konumuz;

Futboldaki mevkiler, bu mevkilerdeki oyuncu profilleri ve başka mevkilere evrilen oyuncular

"Kısaca" mevkileri tanımlayıp o mevkiler için oyuncu örnekleri vermeye çalışacağım ve son bölümde evrilen oyunculardan bahsetmeye çalışacağım.
Açıklamaya geçmeden önce bu bölüm için yararlandığım kitap olan "Scout Açısı" adlı kitabın yazarı Mahmut Sinan Pala'ya çok teşekkür ederim.

KALE

Çizgi Kalecisi: İsminden de anlaşılacağı üzere performans alanı kısıtlı olan buna karşın göstereceği reflekslerle, yer tutuşuyla ve yan toplardaki aktifliğiyle bu ismi alan kaleci profili. (Dean Henderson, Uğurcan Çakır)
Libero Kaleci: Çizgi kalecisinden farklı olarak müdafaa alanı daha fazla olan, ayağını da elleri kadar etkili kullanabilen, pas oyununda olan ve rakibin yakaladığı ani kontrataklarda kalesini terkedip savunma yapabilen kaleci profili. (Neuer, Ederson, Muslera)


SAVUNMA

Stoper: İki türlü formda karşımıza çıkan mevki. İlk form; İkili mücadeleyi seven, fizik gücü yüksek hem topa hem rakibe etkili müdahaleleri bulunan sert savunmacı. (Stam, Nesta, Vidic)
İkinci form; Savunma yapmanın dışında oyunu geriden yöneten, savunmadan hücuma ilk geçişi sağlayan, ileriye ve terse uzun paslar deneyen savunmacı. (de Ligt, Upamecano, Bonucci)

Libero: Libero denilince akla ilk gelen isim hiç şüphesiz Franz Beckenbauer. Adam adama markaj yapıp diğer stoperleri boşa çıkaran, hem defans önündeki toplu oyunda bulunup hem de defans arkasına atılan toplara müdahale eden savunmacı. Beckenbauer'den sonra örnek vermek doğru olmayabilir ama günümüzde çok az temsilcisi olduğu için Merih Demiral örneği verilebilir.

Defansif Full Bek: Dörtlü savunmanın sağında ve solunda görev alan, çoğunlukla hücumlara 3. bölge girişine kadar destek veren, rakibin kanat etkinliklerini etkisiz hâle getirip kademe ve ters kademeyi kollayarak rakibin opsiyonlarını kapatan oyuncu. (Hans Hateboer, Robin Gosens)

Kanat Bek: Kendi kanadında savunmadan daha çok hücumda yer alan oyun boyunca savunmadan hücuma hücumdan savunmaya mesafe kateden, hızlı bek oyunculara verilen isim. (Alex Telles, Achraf Hakimi)

Inverted Wingback: Diğer beklerin aksine kanatlara destek vermek yerine merkeze kayarak ön libero ve merkez orta saha gibi görev alan pasör oyunculardır. (J. Cancelo, Zinchenko, K. Walker, B. Mendy)


ORTA SAHA

Ön Libero: Bu mevki için liberonun defansif orta saha versiyonu desek yanlış olmaz sanırım. Topa ve rakibi bozmaya yönelik müdahalelerde bulunan, oyunun kurulumunda diğer orta sahalara göre daha az etkinliği olan, topu saklayan, kademeye giren, beklerin açığını kapatan ve ani kontrataklarda rakibin hücumunu önleyen orta saha oyuncusu. (Busquets, Ndidi, Fabinho)

Regista: Bir başka deyişle defansif oyun kurucu. Geriden oyun kurma rolünü üstlenen, etkili kısa ve uzun toplar atabilen, gerek bekleri oyuna dahil ederek gerekse defans arkasına paslar atan yaratıcı orta saha oyuncusu. (Pirlo, Xabi Alonso, P. Scholes)

Merkez Orta Saha: Takım hücuma çıkarken ön liberoya destek olan, orta sahada pas istasyonu olup ikinci bölgedeki sahipsiz topları toplayan, set oyununda ikinci bölgede kalarak savunmayla hücum arasında pas bağlantısı oluşturan, 5 numara diye tabir edilen oyuncu. (de Jong, Goretzka, Verratti)

Box to Box: Görev alanı iki ceza sahası arasında olduğu için ismini buradan alan, koşu mesafesi yüksek, topu taşıyan, dağıtan, savunmaya geçişlerde alan kapatan, hücuma geçişlerde tempo belirleyen orta saha oyuncusu. (Gerrard, Lampard, Pogba)

Mezzala: Box to box'tan farklı olarak topla ilişkisi daha yüksek olan zaman zaman kanatlarda da rol alabilen ve bu sayede kanat oyuncusunu içe yönlendirebilen 8,5 diye adlandırılan orta saha oyuncusu. (Milinkovic-Savic, Ziyech)

Ofansif Oyun Kurucu (10 Numara): Takımı taşıyan, oyun kuran, orta saha ile hücum arasında görev tanımı olan, ikinci ve üçüncü bölge arasında köprü vazifesi gören, markajdan kurtulup top dağıtabilen, oyunun temposunu ve yönünü belirleyen, tekniği yüksek yaratıcı orta saha oyuncusu.
(M. Özil, W. Sneijder, B. Fernandes, P. Coutinho)


HÜCUM

Wide Winger: Türkçe'si geniş kanat oyuncusu, hücuma genişlik kazandıran, topla mesafe kateden, hücumda içe yönelmek yerine çizgiye inen hızlı kanat oyuncusu. (Adama Traore, Gareth Bale)

Inside Forward: İç Forvet, kanatta genellikle ters ayakla içe mesafe kateden ve bu sayede bek oyuncusuna da alan açıp oyuna genişlik kazandıran hücum oyuncusu. (M. Salah, E. Hazard)

Wide Target Man: Merkezden koşular yapan, kaleye sırtı dönük oynayarak adeta duvar olup hücum ve orta saha oyuncularına paslar çıkaran, oyunu havadan da oynayabilen, kanatta oynadığında savunmaya da destek veren hücum oyuncusu. (Manzdukic, D.Calvert-Lewin)

Raumdeuter: Spesifik bir pozisyon olan Raumdeuter, set oyunu oynayan dominant takımların rakibi hataya zorlamak için oynattığı serbest profildeki oyuncu. Net bir kanat, orta saha, hücum oyuncusu değildir. Bir 10 numara ya da Trequartista kadar topla oynamayıp daha çok topsuz oyunda varolan oyuncudur. (Thomas Müller)

Sahte 9: Üçlü hücum hattında merkez forvetin markajdan kurtulmak için geriye gelmesiyle diğer iki hücum oyuncusuna ve orta saha oyuncularına pozisyon oluşturma görevi üstlenen, rakip defans ile orta sahası arasında konumlanarak avantaj elde etmeye çalışan hücumcu. (Firmino, Fabregas, Messi) 

İkinci Forvet: İkili hücum hattında santrforun yanında gezici rolde olup rakip orta sahaları bozan, forvetle orta saha karışımı bir formda santrfor destekleyicisi, ceza sahası içinde beklemek yerine markajdan kurtulabilen, sezgileri kuvvetli hücum oyuncusu. (L. Martinez, Papu Gomez)

Pivot: Uzun boyu ve fizik gücüyle hava hakimiyeti sağlayan, kaleye sırtı dönük oynayarak orta saha ve kanat oyuncularına duvar olabilen, daha çok merkezde rol alıp takım savunmasını en ileri uçtan başlatan, gol atmanın dışında hücum ve orta saha oyuncularına da fırsatlar yaratan hücum oyuncusu. (Lewandowski, A. Sörloth)

Santrfor: Hücumun her yerinde görev alabilen, golcü, bitirici, deplase olabilen, pozisyon bilgisi ve tekniği yüksek, oyun içerisinde proaktif kalabilen en önemli hücum oyuncusu. (C. Ronaldo, Z. Ibrahimovic)

Poacher: Kelime anlamı, kaçak avcı. Birçoklarının bildiği tabirle beleşçi golcü. Savunmaya katkı vermeyen, hücumda ise en doğru zamanda en doğru yerde olabilen çoğunlukla tek dokunuşla ve sezgileriyle bitiricilik sağlayan hücum oyuncusu. (Ruud van Nistelrooy, O.G. Solskjaer)

Trequartista: Topla oynamayı seven, savunmada takıma destek vermeyen, topu ayağına bekleyen, her türlü hücumcuyla oynayabilen ve hücumun her yerinde yer alabilen, gezici rolde olup sürekli boş alan arayan, saf yetenek yıldız oyuncu. (Gheorghe Hagi, Kaka, Messi)

Teknik Adamların İsteğiyle Başka Mevkilere Evrilen Futbolcular

  • Sergio Ramos, Real Madrid'de Mourinho'nun isteğiyle sağ bek oynarken stopere evrildi.
  • D. Alaba, Sol bek oyuncusu olmasına rağmen Avusturya Milli takımında 10 numara olarak da oynadı. Şu an için ise stoperde görev almakta.
  • Fabregas, Kariyerinin bir döneminde Barça'da Sahte 9 oynadı.
  • Eto'o, Esas mevkisi santrfor olan oyuncu zaman zaman 10 numarada da görev aldı. Inter ile kariyerinin zirvesine çıktı. R. Benitez'in sol kanatta oynamalısın isteğini "Sadece Mourinho için sol kanat oynarım" diyerek geri çevirmişti.
  • Kevin de Bruyne, Şu ana kadar ki kariyerinde hücumun her bölgesinde görev almış bir oyuncu.
  • Kimmich, Joker oyuncu tabirine en uygun oyuncu belki de. Öyle ki sağ bek, ön libero, merkez orta saha oynamanın dışında kariyerinde stoper oynamışlığı dahi var.
  • T. Henry, Arsenal'de Top Classs seviyede santrforken Barça'da hünerlerini sol kanatta da gösterdi.
  • Pirlo, 10 numaradan, merkez orta sahaya son olarak ön liberoya geçiş yapan başarılı bir oyuncu, en başarılı performansını Regista olarak gösterdi desek haksızlık olmaz sanırım.
  • G. Bale, Sol bek olarak başlayan Tottenham kariyeri, hızlı bindirmeleri ve etkili kanat performansı sonrası kendisinin Real Madrid'e transferini sağlayan etken oldu.
  • J. Milner, Merkez orta saha oyuncusu ama ihtiyaç halinde sağ iç, sol iç, sağ bek ve sol bek olarak da görev aldı.
  • D. Mertens, M. Sarri'nin isteğiyle sol kanattan santrfora evrildi. 10 numarada da görev yapmakta.
  • P. Lahm, Kimmich gibi Bayern'in jokeri olan bir oyuncu. Özgün mevkisi sağ bek olmasına karşın 200 maçın üzerinde sol bek olarak da görev almıştır.
  • Mascherano, Barça'da tiki-taka tandemi için ön liberodan stopere evrildi.

Daha birçok örneği de buraya ekleyebiliriz. Hiç şüphesiz bu listenin Süper Lig için olanını da hazırlamak mümkün ama buradaki esas anlatmaya çalıştığım konu;
Oyun sürekli değişiyor, gelişiyor, oyuncular evriliyor, oyun evrim geçiriyor, mevkiler, tanımlar ve örnekler çoğalıyor.
"Bu oyuncu burada oynar mı?" cümlesini kullanmadan önce o oyuncunun fizik durumu, o mevkiye yatkınlık derecesi, mental durumu, psikolojisi, motorik özellikleri, çalışma azmi ve hayata karşı bakış açısı dahi gözden geçirilmeli. Tüm bu parametrelerin sonunda o oyuncunun o mevkiye uygun olup olmadığı kararlaştırılsa dahi yine de verimliliği tartışmaya açıktır.
Çünkü futbolu futbol yapan şey, içinde çok fazla ihtimal ve çok fazla bilinmezlik olmasıdır.
Ve bu hâliyle hayatın kendisine fena hâlde çok benzer.

Simon Kuper'in de dediği gibi;

"Futbol Asla Sadece Futbol Değildir"

6 Şubat 2021 Cumartesi

Milli takım üçlü defans oynar mı, hangi diziliş en doğru tercih olur?



Milli takımın oyuncu havuzunda üst düzey seviyeyi yakaladığımız mevkileri göz önünde bulundurduğumuzda bu mevkilerin hem nitelik hem nicelik anlamında defans ve orta saha bölgeleri olduğunu çok rahat söyleyebiliriz.

Son birkaç yılda yurt dışına ihraç ettiğimiz oyuncular çoğunlukla defans oyuncularından oluşmaktadır.

Milli takım seviyesi, hem yüksek performanslı oyuncuların olduğu hem de takım oyununa en uygun oyuncuların harmanlandığı üst düzey bir seviyedir.

Tüm bu bilgileri göz önünde bulundurduğumuzda karşımıza en verimli ve en doğru dizilişin 3-4-3 olduğu gerçeği çıkıyor. Bu dizilişin geçiş oyunlarında, set oyunlarında ve rakibi karşılamada Milli takıma çok önemli avantajlar sağlayacağını düşünüyorum.

Üçlü defans oynayarak rakiplerin stoperlerimiz ve beklerimiz arasından sızmasını engelleyebildiğimiz gibi orta sahadan bir oyuncuyu  geriye çekerek 6'lı bir blok hâlinde de savunma yapabiliriz. Bu savunmayı yaptığımız takdirde de ön alandaki hızlı oyuncularımızı kullanarak geniş alanda rakibimize kontratak tehditleri oluşturabilir, sonuca gidebiliriz.

Hücumda oyunu sete döktüğümüzde ön alanda 5'li bir hatla, bu 5'li hattın hemen arkasında 2'li bir hatla ve orta sahaya kadar çıkardığımız üçlü stoper hattımızla da kompakt şekilde kalarak rakibimizi set oyununda kendi yarı sahasına hapsedebiliriz.

Peki ama Milli takımda bu diziliş için hangi oyuncularımız uygun ve bu diziliş bağlamında hangi oyunculardan üst düzey performans alabiliriz. Gelin birlikte inceleyelim:



Kale

Kalede Trabzonspor'un parlayan yıldızı Uğurcan Çakır yer alıyor. Geriden oyun kurma konusunda Mert Günok'un gerisinde kalsa da ceza sahası içindeki refleksi ve çizgideki kurtarışlarıyla hem Trabzonspor'da hem de Milli takımda herkese güven vermektedir.



Savunma

Üçlü stoper hattımızın solunda İngiltere Premier Lig'de yılın takımına seçilen Çağlar Söyüncü yer alıyor. Bunun başlıca sebepleri arasında topla iyi bir ilişkisinin olması, koşu temposu, hava toplarındaki başarısı ve Premier Lig tecrübesi yer alıyor.
Merkez stoperde hem Sassuolo'da hem Juventus'ta başarılı bir performans ortaya koyan Merih Demiral yer alıyor. Geriden oyun kurma konusunda Çağlar Söyüncü'ye nazaran eksikleri olsa da gerek hava toplarındaki başarısı gerek savunmada yaptığı hamleleri gerek çabukluğu ve İtalya tecrübesiyle bu mevkide olmazsa olmazlar arasında.
Üçlü stoper hattımızın sağında bu yazıyı hazırladığım sırada Schalke'den Liverpool'a transferi resmileşen Galatasaray altyapısından yetişmiş Ozan Kabak yer alıyor. Ozan Kabak'ın dribbling özelliği, sürati, hem hücumdaki duran toplarda hem de savunmadaki hava toplarında etkili performansı bu mevki için kendisini seçmemiz gerektiğini gösteriyor.
Bu 3 değerli ismin gerek pozisyon bilgisi gerek üst düzey maç tecrübesi gerekse kademeye çok rahat girmesi savunmada ciddi bir güven sağlayacaktır.



Orta Saha

4'lü orta sahanın sağ kanat bek pozisyonunda geçen sezon Fransa Ligi'nde yılın 11'ine seçilen Lille'deki Türk yıldızlarımızdan biri olan Zeki Çelik yer alıyor. Bu mevki için ihtiyacımız olan hız, dribbling, oyun kurma ve geriye hızlı dönüşlerin tamamını Zeki Çelik karşılayabiliyor.
Orta sahanın sol kanat bek pozisyonunda ise o mevki için evrilmesi gereken ve 3-4-3 dizilişinde topla mesafe katedebilen, enerjisiyle hem ofansta hem defansta katkı verebilecek bir isim olan Emre Kılınç'ı uygun gördüm. Gerek Sivasspor'daki başarılı kanat performansı gerek Galatasaray'da bir sol iç gibi oynayabilmesi bu mevki için kendisini öne çıkarıyor.
Eğer Emre Kılınç'ın yerine bir isim belirlemem gerekseydi bu isim Beşiktaş'tan Rıdvan Yılmaz olurdu.



3-4-3 dizilişinde orta saha ikilisi için iki ceza sahası arasında tempo yapabilen, ayakları iyi olan, top taşıyabilen, top dağıtabilen, kademeye girebilen, soğukkanlı bir ikili olması bu dizilişin olmazsa olmazı.
Orta saha tandemi için uygun gördüğüm isimler ise; Taylan Antalyalı ve İrfan Can Kahveci.
Taylan: Gerek Erzurumspor'daki 8-10 karışımı performansı olsun gerek Galatasaray'da evrildiği 6 numaradaki performansı olsun bu mevki için ligimizdeki en mahir oyuncuların başında geliyor.
İrfan Can: Tıpkı partneri Taylan gibi iyi bir pasör ve şutör. İyi bir duran top kullanıcısı, oyunu 360 derece oynayabilen, topu ayağına aldığında en uygun pas opsiyonunu değerlendiren, geriden terse atabileceği diyagonal paslarla katkı sağlayabilecek bir isim. Okan Buruk yönetimindeki Başakşehir'de gösterdiği 8 numara performansı aslında bu mevki için maharetlerini bizlere gösterdi. Ligimizde 8 numara mevkisi için sol ayaklı bir oyuncunun olmamasından dolayı bu mevkide göstereceği performansla sağlayacağı katkı bizim için çok özel.
Tüm bu doneler ışığında İrfan ve Taylan'ın birbirlerini tamamlayabilecek bir ikili olduğunu düşünüyorum.



Hücum

Bu formasyonda ilerideki hücum 3'lüsünün 3-4-1-2 şeklinde konumlanması görüşündeyim.
Buradaki "1" için ise "Defansif 10 numara" benzetmesini kullanabiliriz.
Bu mevki için düşündüğüm oyuncu daha önce bu mevkide ve bu rolde yer almadı. 
Ancak oyuncunun yeteneklerini baz aldığımda hücumla orta saha arasında köprü olabileceğini ve ön alanda yapacağı presle savunmamızın ani hücumlarda pozisyon almasını sağlayabileceği gibi yine yapacağı etkili preslerle hızlı bir atak gerçekleştirilmesini sağlayabilir.
Bu isim Everton'dan Beşiktaş'a kiralık olarak gelen Cenk Tosun.
Cenk Tosun bugüne kadar santrfor, tamamlayıcı forvet ve kanat forvet oyuncusu rolünde oynadı. Şu ana kadar ki kariyeri, skor katkısından çok hücumda savunma yapabilme yeteneği üzerinden ilerledi.
Ani yapacağı şok baskılar, mücadeleden kaçmayan yapısı ve hem serbest vuruşlarda hem de defanstan uzaklaştırılan hava toplarındaki hakimiyeti göz önünde bulundurulduğunda bu oyun yapısı içerisinde ciddi bir katkı sağlayacaktır. 
Umarım bundan sonraki kariyerine "Defansif 10 numara" olarak Avrupa'da devam eder.
Gelelim en öndeki iki isme. Bu iki ismi ayrı ayrı açıklamak yerine birlikte açıklamayı uygun gördüm.
Bu ikiliden ilki Roma'dan Leicester City'e transfer yapan Cengiz Ünder.
Roma'daki kanat performansını bir kenara bırakıp Leicester City'deki teknik direktörü Brendan Rodgers'ın da isteğiyle iç oyuncusuna dönüşme aşamasında olan Cengiz Ünder, henüz düzenli olarak ilk 11'de şans bulmasa da bu dönüşümü sağladığında formayı bir daha vermemek üzere sahip olacaktır.
Hem adam eksiltme özelliğinden yararlanmak adına hem de pasör ve şutör özelliğini kullanmak adına bu mevkide kendisine yer buldu. Ayrıca savunmadan hücuma geçişlerde de kesinlikle katkı sağlayacaktır.
İkinci ismimiz Trabzonspor'da başarılı performansı sonrası Lille'in yolunu tutan ve bizleri gururlandıran Yusuf Yazıcı. Lille'deki teknik direktörü Galtier'in de isteğiyle hücumda daha çok sorumluluk alan Yusuf, yükselen performansı sonrası yaptıığı açıklamada "Meğerse ben forvetmişim" dedi. Aslında performansıyla da bizlere bu hissi yaşattı.
Ön alanda yaptığı pres, oyun kurma özelliği, bire birde etkili olması ve yüksek bitiriciliğiyle Yusuf Yazıcı'nın en verimli olmasını umduğum mevki burası. Cengiz Ünder ile yapacağı sürpriz koşular ve sürekli hücumu düşünen yapılarından dolayı bu ikilinin uyumlu bir performans göstereceğini düşünüyorum.
Geriden Cenk Tosun'un da yapacağı destekle hücumda yapılacak baskılarla rakip defansları etkisiz hâle getirmek ve hızlı sonuç alabilmek mümkün.

Bu dizilişin mantalitesini açıklayacak olursak;
Hücumda: Hızlı baskı, yüksek tempoda pas ve atılacak şutlarla bitiricilik yer alıyor.
Orta sahada: Alan kapatma, doğru baskı, top kapma ve pas kanallarını doğru kullanmak yer alıyor.
Defansta: Pozisyon alabilme, hamlelerde zamanlama ve topu ayağından doğru çıkarmak yer alıyor.
Kalede: Ceza sahasında aktiflik. refleks, yan toplar ve cepheden şutlarda başarılı olmak yer alıyor.


Sonsöz

Sizlere bu yazıda ertelenen Euro 2020'de Milli takımın turnuva boyunca nasıl bir formasyonla oynaması gerektiğini, ihtiyaç hâlinde 3'lü defansı en doğru nasıl ve hangi doğru oyuncularla oynaması gerektiğini anlatmaya çalıştım. Elbette bu kadroda yer almayan ve hamle oyuncusu olarak kullanabilecek oyuncular da mevcut. Bu formasyon özelinde en ideal ilk 11'in bu olacağı düşüncesindeyim. 
Umarım Milli takımımız iyi bir turnuva geçirir ve hasret kaldığımız sevinçleri yeniden yaşarız.

Serbestsekiz ile kalın.


Barış Arda Tavman

TWEET TADINDA GALATASARAY

      “Sevgili kardeşim Duran Erdem ile çıktığımız bu yolda neredeyse bir yıllık bir blog olan Serbestsekiz hesabımızdan herkese merhaba. Uz...