23 Şubat 2021 Salı

Sessiz Bir İsyan



Birkaç gün önce Metehan Altunbaş ile yapılan bir röportajı incelerken bir süredir aklımda olan bu konuyu gündeme getirmek, yazıya dökmek istedim.
Metehan Altunbaş, Eskişehirspor'dan Avusturya'nın LASK Linz takımına henüz 18 yaşında transfer olmuş değerli bir oyuncu. Tıpkı diğer yetenekli genç oyuncular gibi... Umarım Metehan da örnekleri gibi hayallerine kavuşur.

Hiç şüphesiz son dönemde 1. Ligden ve kulüplerimizin altyapısından Avrupa'ya transfer olan pek çok başarılı futbolcumuz var; 
  • Zeki Çelik
  • Çağlar Söyüncü
  • Merih Demiral
  • Mustafa Kapı
  • Umut Meraş
  • Mert Çetin
  • Cenk Özkaçar
Bu isimlere Metehan Altunbaş'ı, Eintracht Frankfurt'a transfer olan Ali Akman'ı ve belki de yakın zamanda Ömer Faruk Beyaz'ı eklemek mümkün.
Sistemsizliğe ve kısıtlı imkanlara rağmen sıkı çalışma ve yeteneğiyle bu seviyeye gelmiş oyunculardan söz ediyoruz.

Eminim birçok kişi Merih Demiral'ın hikayesini biliyordur; Altyapıda düşük ücrete oynamayı reddedip risk alarak azmettiği için bugün İtalya'nın en başarılı takımlarından birinde oynuyor.
Merih'in bu riski almasının altındaki neden, Türk futbolundaki sistemsizliğe ve altyapıya gereken önemin verilmemesine sessiz bir tepki, bir isyan olarak görülebilir.
Nice Merih'ler bu isyanı duyurma gayretinde oldu belki de...

Türk futbolunun geleceği bu isyanda mı bilinmez ama Türk futbolcuların geleceği bu isyanda gizli

Yıllardır futboldan anlamayan yöneticilere bir "Dur!" diyemeyenler elbette bu isyana bir süre sonra tepki gösterecektir. Futboldan anlayanların elini kolunu ise yıllaraca kurallarla, kısıtlamalarla, imkansızlıklarla bağladılar.

Altyapıdaki gençlere asgari ücret verilirken, A takımda oynayan oyuncular haklarını istediklerinde tehdit edilirken, "Bizim çocuk" diyip maaşları geç ve eksik verilirken, zemin, yayıncı kuruluş, yabancı sınırı tartışmaları yapılırken, birileri sürekli olarak komisyonunu, rantını düşünürken, menajerler vasıtasıyla hiç oynamayacak oyuncular transfer edilirken, hep günü kurtarma derdinde olurken, Türk futbolunu her gün kısır tartışmalar içerisine sokarken ve daha nice nice problemler dağ gibi birikmişken problemleri görmeyen, duymayan ve konuşmayanlar şimdi "Sessiz bir İsyan" edenlere elbette tepki gösterecektir.

Etik olmadığını düşünenler de olabilir. Bu yazının bir futbol yazısı olmasını isterdim ama Türk futbolunda futbola bu kadar yabancı isimler olunca bu yazı da amacını aşıp alanının dışına çıkmak zorunda kaldı.

Hem kaliteli futbol oynama açısından hem de ekonomik açıdan Avrupa futboluyla aramızdaki makas daha da açılmış durumda.
Bu problemin olumsuz tarafı olduğu kadar olumlu bir tarafı da var. Kısaca bu olumlu tarafı şöyle özetleyecek olursak;
Türk futbolcular artık A takımla ya da Süper Lig ile yetinmeyip doğrudan Avrupa'ya transfer oluyor.
Avrupa ile aramızdaki etkileşim eskiye oranla daha olumlu ve pozitif yönde.
17-18 yaşındaki gençlerimizin daha kolay transfer olmasını bu yönüyle de okuyabiliriz.
Elbette bunda Avrupa'da başarılı olan gençlerimizin payı çok büyük.
Avrupa'da gençlerimiz başarılı oldukça ülkemize ve Türk futboluna olan önyargılar bir bir kırılıyor.
Aradaki kur farkından ve fayda-maliyet açısından özellikle 1. Lig oyuncularına ve altyapı oyuncularına bir rağbet söz konusu.
Henüz çok erken ama 1. Lig düzeyinde Norveç, İsveç, Danimarka, Belçika gibi liglerin benzeri olma yolundayız.
Bu ligler genellikle yarışmacı değil, yetiştirici rolde olurlar ve yarışmacı takımların oyuncuları genellikle bu tip liglerden çıkar.


İyi eğitilmiş eğitmenler iyi yetiştirilmiş nesiller kazandırır

Yetenek konusunda şahsen hiçbir şüphem yok ama var olan yeteneği geliştirme, dönüştürme konusunda çok büyük eksiğimiz var. Bugün ülkenin ücra köşelerine dahi gittiğinizde yetenekli gençleri görmek, keşfetmek mümkün. 
Yetenekli genç futbolcuyu doğru bir eğitimle ve kariyer planlamasıyla "Dünya Yıldızı" statüsüne taşımamız ve bu kolektif çalışmayı her bir yetenekli futbolcu için yapmamız gerekir.
Ne yazık ki antrenörlerimiz bu konuda yeterli bilgi ve donanıma sahip değil. Eksik yönlerinizi bilerek çalışmak günlük hayatta da başarıya ulaştırır. Elbette burada topu bireye atmak işin kolaycılığı olur.
 
TFF'nin yeterli eğitim vermediği ve verilen eğitimin uygulanabilmesi, pratikle pekiştirilmesi konusunda Avrupa'ya oranla eksik ve yetersiz kaldığını söylemek, bu problemin merkezini işaret etmemizi sağlar.
Buna bir örnek vermek gerekirse son dönemde Alman teknik direktörlerin öne çıkmasını, aldıkları eğitim süresiyle de açıklamak mümkün.
UEFA Pro-Lisans için 240 saat eğitimi yeterli görürken Almanya'da bu eğitimin süresi 800 saat.
Bu sayede detaylar üzerine daha fazla kafa yorma ve daha fazla pratik yapma imkanları doğuyor.     

Maalesef, gençlere iyi bir eğitim verilemediği gibi iyi bir eğitim almalarının ve A takımda yer bulmalarının da önüne geçiliyor.

CIES Football Observatory'nin yayınladığı Ekim 2020 raporuna göre UEFA üyesi ülkelerin profesyonel takımları incelenerek yaş ortalamaları listelenmiş.
Ortaya çıkan tabloyu özetlemek gerekirse; yerli-yabancı ayırmaksızın genç oyuncu oynatma konusunda ülkemiz için durum içler acısı.
Bu listenin ilk sırasında yer alan takım, CSKA Moskova.
Son sırasında yer alan takım ise Gençlerbirliği.
Maalesef ki diğer Türk kulüpleri de Gençlerbirliği ile yarışır durumda.
Tablonun son kısmını ve yalnızca bizi ilgilendiren kısmını almak zorunda kaldım.
*Bu rapora takımların U-23 kadrosunda yer alan futbolcular dahil değil.


Hâl böyleyken genç oyuncularımızın bu duruma sanırım bir çeşit isyan ettiklerini söylemek çok da yanlış olmaz.
Radikal ve gerçekçi hamleler yapılana dek bu sessiz isyanı destekliyorum.
Dilerim ki bu sistemsizlik artık bir an önce son bulur.
Yalnızca futbolda değil, üretim ve üretme içeren tüm alanlarda tüketimin verdiği kısa süreli haz yerine üretimin verdiği heyecanı yaşamak ümidiyle...

"Bütün Ümidim Gençliktedir!" 


17 Şubat 2021 Çarşamba

Futbolda Mevkiler ve Evrilen Futbolcular



Futbol; en basit tabiriyle bir top, iki kale, iki takımla oynanan, kendine has kuralları, sınırları olan, topun tamamını rakip kale çizgisinden geçirme oyunudur.

Geçmişten günümüze futbol her 10 yılda bir evrim geçirmiş ve şu an ki modern formuna ulaşmıştır ama günümüzde hâlâ 50'lilerin, 60'ların futbolunu oynayan takımlar ve ülkeler de yok değil.

Bu durum kimi zaman tek maç kimi zaman ise uzun periyotlar hâlinde karşımıza çıkıyor. 

Bu durumu bilgi çağında bilgiden yoksun olma, bilgiyi tümüyle reddetme, çağa ayak uyduramama ve olaylara geleneksel yaklaşma olarak da bölümlendirebiliriz.

Bugünkü konumuz;

Futboldaki mevkiler, bu mevkilerdeki oyuncu profilleri ve başka mevkilere evrilen oyuncular

"Kısaca" mevkileri tanımlayıp o mevkiler için oyuncu örnekleri vermeye çalışacağım ve son bölümde evrilen oyunculardan bahsetmeye çalışacağım.
Açıklamaya geçmeden önce bu bölüm için yararlandığım kitap olan "Scout Açısı" adlı kitabın yazarı Mahmut Sinan Pala'ya çok teşekkür ederim.

KALE

Çizgi Kalecisi: İsminden de anlaşılacağı üzere performans alanı kısıtlı olan buna karşın göstereceği reflekslerle, yer tutuşuyla ve yan toplardaki aktifliğiyle bu ismi alan kaleci profili. (Dean Henderson, Uğurcan Çakır)
Libero Kaleci: Çizgi kalecisinden farklı olarak müdafaa alanı daha fazla olan, ayağını da elleri kadar etkili kullanabilen, pas oyununda olan ve rakibin yakaladığı ani kontrataklarda kalesini terkedip savunma yapabilen kaleci profili. (Neuer, Ederson, Muslera)


SAVUNMA

Stoper: İki türlü formda karşımıza çıkan mevki. İlk form; İkili mücadeleyi seven, fizik gücü yüksek hem topa hem rakibe etkili müdahaleleri bulunan sert savunmacı. (Stam, Nesta, Vidic)
İkinci form; Savunma yapmanın dışında oyunu geriden yöneten, savunmadan hücuma ilk geçişi sağlayan, ileriye ve terse uzun paslar deneyen savunmacı. (de Ligt, Upamecano, Bonucci)

Libero: Libero denilince akla ilk gelen isim hiç şüphesiz Franz Beckenbauer. Adam adama markaj yapıp diğer stoperleri boşa çıkaran, hem defans önündeki toplu oyunda bulunup hem de defans arkasına atılan toplara müdahale eden savunmacı. Beckenbauer'den sonra örnek vermek doğru olmayabilir ama günümüzde çok az temsilcisi olduğu için Merih Demiral örneği verilebilir.

Defansif Full Bek: Dörtlü savunmanın sağında ve solunda görev alan, çoğunlukla hücumlara 3. bölge girişine kadar destek veren, rakibin kanat etkinliklerini etkisiz hâle getirip kademe ve ters kademeyi kollayarak rakibin opsiyonlarını kapatan oyuncu. (Hans Hateboer, Robin Gosens)

Kanat Bek: Kendi kanadında savunmadan daha çok hücumda yer alan oyun boyunca savunmadan hücuma hücumdan savunmaya mesafe kateden, hızlı bek oyunculara verilen isim. (Alex Telles, Achraf Hakimi)

Inverted Wingback: Diğer beklerin aksine kanatlara destek vermek yerine merkeze kayarak ön libero ve merkez orta saha gibi görev alan pasör oyunculardır. (J. Cancelo, Zinchenko, K. Walker, B. Mendy)


ORTA SAHA

Ön Libero: Bu mevki için liberonun defansif orta saha versiyonu desek yanlış olmaz sanırım. Topa ve rakibi bozmaya yönelik müdahalelerde bulunan, oyunun kurulumunda diğer orta sahalara göre daha az etkinliği olan, topu saklayan, kademeye giren, beklerin açığını kapatan ve ani kontrataklarda rakibin hücumunu önleyen orta saha oyuncusu. (Busquets, Ndidi, Fabinho)

Regista: Bir başka deyişle defansif oyun kurucu. Geriden oyun kurma rolünü üstlenen, etkili kısa ve uzun toplar atabilen, gerek bekleri oyuna dahil ederek gerekse defans arkasına paslar atan yaratıcı orta saha oyuncusu. (Pirlo, Xabi Alonso, P. Scholes)

Merkez Orta Saha: Takım hücuma çıkarken ön liberoya destek olan, orta sahada pas istasyonu olup ikinci bölgedeki sahipsiz topları toplayan, set oyununda ikinci bölgede kalarak savunmayla hücum arasında pas bağlantısı oluşturan, 5 numara diye tabir edilen oyuncu. (de Jong, Goretzka, Verratti)

Box to Box: Görev alanı iki ceza sahası arasında olduğu için ismini buradan alan, koşu mesafesi yüksek, topu taşıyan, dağıtan, savunmaya geçişlerde alan kapatan, hücuma geçişlerde tempo belirleyen orta saha oyuncusu. (Gerrard, Lampard, Pogba)

Mezzala: Box to box'tan farklı olarak topla ilişkisi daha yüksek olan zaman zaman kanatlarda da rol alabilen ve bu sayede kanat oyuncusunu içe yönlendirebilen 8,5 diye adlandırılan orta saha oyuncusu. (Milinkovic-Savic, Ziyech)

Ofansif Oyun Kurucu (10 Numara): Takımı taşıyan, oyun kuran, orta saha ile hücum arasında görev tanımı olan, ikinci ve üçüncü bölge arasında köprü vazifesi gören, markajdan kurtulup top dağıtabilen, oyunun temposunu ve yönünü belirleyen, tekniği yüksek yaratıcı orta saha oyuncusu.
(M. Özil, W. Sneijder, B. Fernandes, P. Coutinho)


HÜCUM

Wide Winger: Türkçe'si geniş kanat oyuncusu, hücuma genişlik kazandıran, topla mesafe kateden, hücumda içe yönelmek yerine çizgiye inen hızlı kanat oyuncusu. (Adama Traore, Gareth Bale)

Inside Forward: İç Forvet, kanatta genellikle ters ayakla içe mesafe kateden ve bu sayede bek oyuncusuna da alan açıp oyuna genişlik kazandıran hücum oyuncusu. (M. Salah, E. Hazard)

Wide Target Man: Merkezden koşular yapan, kaleye sırtı dönük oynayarak adeta duvar olup hücum ve orta saha oyuncularına paslar çıkaran, oyunu havadan da oynayabilen, kanatta oynadığında savunmaya da destek veren hücum oyuncusu. (Manzdukic, D.Calvert-Lewin)

Raumdeuter: Spesifik bir pozisyon olan Raumdeuter, set oyunu oynayan dominant takımların rakibi hataya zorlamak için oynattığı serbest profildeki oyuncu. Net bir kanat, orta saha, hücum oyuncusu değildir. Bir 10 numara ya da Trequartista kadar topla oynamayıp daha çok topsuz oyunda varolan oyuncudur. (Thomas Müller)

Sahte 9: Üçlü hücum hattında merkez forvetin markajdan kurtulmak için geriye gelmesiyle diğer iki hücum oyuncusuna ve orta saha oyuncularına pozisyon oluşturma görevi üstlenen, rakip defans ile orta sahası arasında konumlanarak avantaj elde etmeye çalışan hücumcu. (Firmino, Fabregas, Messi) 

İkinci Forvet: İkili hücum hattında santrforun yanında gezici rolde olup rakip orta sahaları bozan, forvetle orta saha karışımı bir formda santrfor destekleyicisi, ceza sahası içinde beklemek yerine markajdan kurtulabilen, sezgileri kuvvetli hücum oyuncusu. (L. Martinez, Papu Gomez)

Pivot: Uzun boyu ve fizik gücüyle hava hakimiyeti sağlayan, kaleye sırtı dönük oynayarak orta saha ve kanat oyuncularına duvar olabilen, daha çok merkezde rol alıp takım savunmasını en ileri uçtan başlatan, gol atmanın dışında hücum ve orta saha oyuncularına da fırsatlar yaratan hücum oyuncusu. (Lewandowski, A. Sörloth)

Santrfor: Hücumun her yerinde görev alabilen, golcü, bitirici, deplase olabilen, pozisyon bilgisi ve tekniği yüksek, oyun içerisinde proaktif kalabilen en önemli hücum oyuncusu. (C. Ronaldo, Z. Ibrahimovic)

Poacher: Kelime anlamı, kaçak avcı. Birçoklarının bildiği tabirle beleşçi golcü. Savunmaya katkı vermeyen, hücumda ise en doğru zamanda en doğru yerde olabilen çoğunlukla tek dokunuşla ve sezgileriyle bitiricilik sağlayan hücum oyuncusu. (Ruud van Nistelrooy, O.G. Solskjaer)

Trequartista: Topla oynamayı seven, savunmada takıma destek vermeyen, topu ayağına bekleyen, her türlü hücumcuyla oynayabilen ve hücumun her yerinde yer alabilen, gezici rolde olup sürekli boş alan arayan, saf yetenek yıldız oyuncu. (Gheorghe Hagi, Kaka, Messi)

Teknik Adamların İsteğiyle Başka Mevkilere Evrilen Futbolcular

  • Sergio Ramos, Real Madrid'de Mourinho'nun isteğiyle sağ bek oynarken stopere evrildi.
  • D. Alaba, Sol bek oyuncusu olmasına rağmen Avusturya Milli takımında 10 numara olarak da oynadı. Şu an için ise stoperde görev almakta.
  • Fabregas, Kariyerinin bir döneminde Barça'da Sahte 9 oynadı.
  • Eto'o, Esas mevkisi santrfor olan oyuncu zaman zaman 10 numarada da görev aldı. Inter ile kariyerinin zirvesine çıktı. R. Benitez'in sol kanatta oynamalısın isteğini "Sadece Mourinho için sol kanat oynarım" diyerek geri çevirmişti.
  • Kevin de Bruyne, Şu ana kadar ki kariyerinde hücumun her bölgesinde görev almış bir oyuncu.
  • Kimmich, Joker oyuncu tabirine en uygun oyuncu belki de. Öyle ki sağ bek, ön libero, merkez orta saha oynamanın dışında kariyerinde stoper oynamışlığı dahi var.
  • T. Henry, Arsenal'de Top Classs seviyede santrforken Barça'da hünerlerini sol kanatta da gösterdi.
  • Pirlo, 10 numaradan, merkez orta sahaya son olarak ön liberoya geçiş yapan başarılı bir oyuncu, en başarılı performansını Regista olarak gösterdi desek haksızlık olmaz sanırım.
  • G. Bale, Sol bek olarak başlayan Tottenham kariyeri, hızlı bindirmeleri ve etkili kanat performansı sonrası kendisinin Real Madrid'e transferini sağlayan etken oldu.
  • J. Milner, Merkez orta saha oyuncusu ama ihtiyaç halinde sağ iç, sol iç, sağ bek ve sol bek olarak da görev aldı.
  • D. Mertens, M. Sarri'nin isteğiyle sol kanattan santrfora evrildi. 10 numarada da görev yapmakta.
  • P. Lahm, Kimmich gibi Bayern'in jokeri olan bir oyuncu. Özgün mevkisi sağ bek olmasına karşın 200 maçın üzerinde sol bek olarak da görev almıştır.
  • Mascherano, Barça'da tiki-taka tandemi için ön liberodan stopere evrildi.

Daha birçok örneği de buraya ekleyebiliriz. Hiç şüphesiz bu listenin Süper Lig için olanını da hazırlamak mümkün ama buradaki esas anlatmaya çalıştığım konu;
Oyun sürekli değişiyor, gelişiyor, oyuncular evriliyor, oyun evrim geçiriyor, mevkiler, tanımlar ve örnekler çoğalıyor.
"Bu oyuncu burada oynar mı?" cümlesini kullanmadan önce o oyuncunun fizik durumu, o mevkiye yatkınlık derecesi, mental durumu, psikolojisi, motorik özellikleri, çalışma azmi ve hayata karşı bakış açısı dahi gözden geçirilmeli. Tüm bu parametrelerin sonunda o oyuncunun o mevkiye uygun olup olmadığı kararlaştırılsa dahi yine de verimliliği tartışmaya açıktır.
Çünkü futbolu futbol yapan şey, içinde çok fazla ihtimal ve çok fazla bilinmezlik olmasıdır.
Ve bu hâliyle hayatın kendisine fena hâlde çok benzer.

Simon Kuper'in de dediği gibi;

"Futbol Asla Sadece Futbol Değildir"

6 Şubat 2021 Cumartesi

Milli takım üçlü defans oynar mı, hangi diziliş en doğru tercih olur?



Milli takımın oyuncu havuzunda üst düzey seviyeyi yakaladığımız mevkileri göz önünde bulundurduğumuzda bu mevkilerin hem nitelik hem nicelik anlamında defans ve orta saha bölgeleri olduğunu çok rahat söyleyebiliriz.

Son birkaç yılda yurt dışına ihraç ettiğimiz oyuncular çoğunlukla defans oyuncularından oluşmaktadır.

Milli takım seviyesi, hem yüksek performanslı oyuncuların olduğu hem de takım oyununa en uygun oyuncuların harmanlandığı üst düzey bir seviyedir.

Tüm bu bilgileri göz önünde bulundurduğumuzda karşımıza en verimli ve en doğru dizilişin 3-4-3 olduğu gerçeği çıkıyor. Bu dizilişin geçiş oyunlarında, set oyunlarında ve rakibi karşılamada Milli takıma çok önemli avantajlar sağlayacağını düşünüyorum.

Üçlü defans oynayarak rakiplerin stoperlerimiz ve beklerimiz arasından sızmasını engelleyebildiğimiz gibi orta sahadan bir oyuncuyu  geriye çekerek 6'lı bir blok hâlinde de savunma yapabiliriz. Bu savunmayı yaptığımız takdirde de ön alandaki hızlı oyuncularımızı kullanarak geniş alanda rakibimize kontratak tehditleri oluşturabilir, sonuca gidebiliriz.

Hücumda oyunu sete döktüğümüzde ön alanda 5'li bir hatla, bu 5'li hattın hemen arkasında 2'li bir hatla ve orta sahaya kadar çıkardığımız üçlü stoper hattımızla da kompakt şekilde kalarak rakibimizi set oyununda kendi yarı sahasına hapsedebiliriz.

Peki ama Milli takımda bu diziliş için hangi oyuncularımız uygun ve bu diziliş bağlamında hangi oyunculardan üst düzey performans alabiliriz. Gelin birlikte inceleyelim:



Kale

Kalede Trabzonspor'un parlayan yıldızı Uğurcan Çakır yer alıyor. Geriden oyun kurma konusunda Mert Günok'un gerisinde kalsa da ceza sahası içindeki refleksi ve çizgideki kurtarışlarıyla hem Trabzonspor'da hem de Milli takımda herkese güven vermektedir.



Savunma

Üçlü stoper hattımızın solunda İngiltere Premier Lig'de yılın takımına seçilen Çağlar Söyüncü yer alıyor. Bunun başlıca sebepleri arasında topla iyi bir ilişkisinin olması, koşu temposu, hava toplarındaki başarısı ve Premier Lig tecrübesi yer alıyor.
Merkez stoperde hem Sassuolo'da hem Juventus'ta başarılı bir performans ortaya koyan Merih Demiral yer alıyor. Geriden oyun kurma konusunda Çağlar Söyüncü'ye nazaran eksikleri olsa da gerek hava toplarındaki başarısı gerek savunmada yaptığı hamleleri gerek çabukluğu ve İtalya tecrübesiyle bu mevkide olmazsa olmazlar arasında.
Üçlü stoper hattımızın sağında bu yazıyı hazırladığım sırada Schalke'den Liverpool'a transferi resmileşen Galatasaray altyapısından yetişmiş Ozan Kabak yer alıyor. Ozan Kabak'ın dribbling özelliği, sürati, hem hücumdaki duran toplarda hem de savunmadaki hava toplarında etkili performansı bu mevki için kendisini seçmemiz gerektiğini gösteriyor.
Bu 3 değerli ismin gerek pozisyon bilgisi gerek üst düzey maç tecrübesi gerekse kademeye çok rahat girmesi savunmada ciddi bir güven sağlayacaktır.



Orta Saha

4'lü orta sahanın sağ kanat bek pozisyonunda geçen sezon Fransa Ligi'nde yılın 11'ine seçilen Lille'deki Türk yıldızlarımızdan biri olan Zeki Çelik yer alıyor. Bu mevki için ihtiyacımız olan hız, dribbling, oyun kurma ve geriye hızlı dönüşlerin tamamını Zeki Çelik karşılayabiliyor.
Orta sahanın sol kanat bek pozisyonunda ise o mevki için evrilmesi gereken ve 3-4-3 dizilişinde topla mesafe katedebilen, enerjisiyle hem ofansta hem defansta katkı verebilecek bir isim olan Emre Kılınç'ı uygun gördüm. Gerek Sivasspor'daki başarılı kanat performansı gerek Galatasaray'da bir sol iç gibi oynayabilmesi bu mevki için kendisini öne çıkarıyor.
Eğer Emre Kılınç'ın yerine bir isim belirlemem gerekseydi bu isim Beşiktaş'tan Rıdvan Yılmaz olurdu.



3-4-3 dizilişinde orta saha ikilisi için iki ceza sahası arasında tempo yapabilen, ayakları iyi olan, top taşıyabilen, top dağıtabilen, kademeye girebilen, soğukkanlı bir ikili olması bu dizilişin olmazsa olmazı.
Orta saha tandemi için uygun gördüğüm isimler ise; Taylan Antalyalı ve İrfan Can Kahveci.
Taylan: Gerek Erzurumspor'daki 8-10 karışımı performansı olsun gerek Galatasaray'da evrildiği 6 numaradaki performansı olsun bu mevki için ligimizdeki en mahir oyuncuların başında geliyor.
İrfan Can: Tıpkı partneri Taylan gibi iyi bir pasör ve şutör. İyi bir duran top kullanıcısı, oyunu 360 derece oynayabilen, topu ayağına aldığında en uygun pas opsiyonunu değerlendiren, geriden terse atabileceği diyagonal paslarla katkı sağlayabilecek bir isim. Okan Buruk yönetimindeki Başakşehir'de gösterdiği 8 numara performansı aslında bu mevki için maharetlerini bizlere gösterdi. Ligimizde 8 numara mevkisi için sol ayaklı bir oyuncunun olmamasından dolayı bu mevkide göstereceği performansla sağlayacağı katkı bizim için çok özel.
Tüm bu doneler ışığında İrfan ve Taylan'ın birbirlerini tamamlayabilecek bir ikili olduğunu düşünüyorum.



Hücum

Bu formasyonda ilerideki hücum 3'lüsünün 3-4-1-2 şeklinde konumlanması görüşündeyim.
Buradaki "1" için ise "Defansif 10 numara" benzetmesini kullanabiliriz.
Bu mevki için düşündüğüm oyuncu daha önce bu mevkide ve bu rolde yer almadı. 
Ancak oyuncunun yeteneklerini baz aldığımda hücumla orta saha arasında köprü olabileceğini ve ön alanda yapacağı presle savunmamızın ani hücumlarda pozisyon almasını sağlayabileceği gibi yine yapacağı etkili preslerle hızlı bir atak gerçekleştirilmesini sağlayabilir.
Bu isim Everton'dan Beşiktaş'a kiralık olarak gelen Cenk Tosun.
Cenk Tosun bugüne kadar santrfor, tamamlayıcı forvet ve kanat forvet oyuncusu rolünde oynadı. Şu ana kadar ki kariyeri, skor katkısından çok hücumda savunma yapabilme yeteneği üzerinden ilerledi.
Ani yapacağı şok baskılar, mücadeleden kaçmayan yapısı ve hem serbest vuruşlarda hem de defanstan uzaklaştırılan hava toplarındaki hakimiyeti göz önünde bulundurulduğunda bu oyun yapısı içerisinde ciddi bir katkı sağlayacaktır. 
Umarım bundan sonraki kariyerine "Defansif 10 numara" olarak Avrupa'da devam eder.
Gelelim en öndeki iki isme. Bu iki ismi ayrı ayrı açıklamak yerine birlikte açıklamayı uygun gördüm.
Bu ikiliden ilki Roma'dan Leicester City'e transfer yapan Cengiz Ünder.
Roma'daki kanat performansını bir kenara bırakıp Leicester City'deki teknik direktörü Brendan Rodgers'ın da isteğiyle iç oyuncusuna dönüşme aşamasında olan Cengiz Ünder, henüz düzenli olarak ilk 11'de şans bulmasa da bu dönüşümü sağladığında formayı bir daha vermemek üzere sahip olacaktır.
Hem adam eksiltme özelliğinden yararlanmak adına hem de pasör ve şutör özelliğini kullanmak adına bu mevkide kendisine yer buldu. Ayrıca savunmadan hücuma geçişlerde de kesinlikle katkı sağlayacaktır.
İkinci ismimiz Trabzonspor'da başarılı performansı sonrası Lille'in yolunu tutan ve bizleri gururlandıran Yusuf Yazıcı. Lille'deki teknik direktörü Galtier'in de isteğiyle hücumda daha çok sorumluluk alan Yusuf, yükselen performansı sonrası yaptıığı açıklamada "Meğerse ben forvetmişim" dedi. Aslında performansıyla da bizlere bu hissi yaşattı.
Ön alanda yaptığı pres, oyun kurma özelliği, bire birde etkili olması ve yüksek bitiriciliğiyle Yusuf Yazıcı'nın en verimli olmasını umduğum mevki burası. Cengiz Ünder ile yapacağı sürpriz koşular ve sürekli hücumu düşünen yapılarından dolayı bu ikilinin uyumlu bir performans göstereceğini düşünüyorum.
Geriden Cenk Tosun'un da yapacağı destekle hücumda yapılacak baskılarla rakip defansları etkisiz hâle getirmek ve hızlı sonuç alabilmek mümkün.

Bu dizilişin mantalitesini açıklayacak olursak;
Hücumda: Hızlı baskı, yüksek tempoda pas ve atılacak şutlarla bitiricilik yer alıyor.
Orta sahada: Alan kapatma, doğru baskı, top kapma ve pas kanallarını doğru kullanmak yer alıyor.
Defansta: Pozisyon alabilme, hamlelerde zamanlama ve topu ayağından doğru çıkarmak yer alıyor.
Kalede: Ceza sahasında aktiflik. refleks, yan toplar ve cepheden şutlarda başarılı olmak yer alıyor.


Sonsöz

Sizlere bu yazıda ertelenen Euro 2020'de Milli takımın turnuva boyunca nasıl bir formasyonla oynaması gerektiğini, ihtiyaç hâlinde 3'lü defansı en doğru nasıl ve hangi doğru oyuncularla oynaması gerektiğini anlatmaya çalıştım. Elbette bu kadroda yer almayan ve hamle oyuncusu olarak kullanabilecek oyuncular da mevcut. Bu formasyon özelinde en ideal ilk 11'in bu olacağı düşüncesindeyim. 
Umarım Milli takımımız iyi bir turnuva geçirir ve hasret kaldığımız sevinçleri yeniden yaşarız.

Serbestsekiz ile kalın.


Barış Arda Tavman

TWEET TADINDA GALATASARAY

      “Sevgili kardeşim Duran Erdem ile çıktığımız bu yolda neredeyse bir yıllık bir blog olan Serbestsekiz hesabımızdan herkese merhaba. Uz...